30 Mart 2010 Salı

daha da bişey demem.demeden duramam da...



Umarım bu fotoya zoom yapabiliyorsunuzdur.çok konuşmamalıyız, hep diyorum

Hane-i Tamir



Otto Santral'de ne için düzenlendiğini bilmediğim (sonradan öğrendim, bir düğünmüş) kokteylde bir kadeh şarabımı içtikten sonra Tamirhane'de devam etme kararı aldım.Sevgili günlük sana buradan sesleniyorum.Arkadaşımı beklerken yine yalnız dışarıda olmanın keyfini çıkarıyorum.Şımartayım Nadoş'u biraz dedim ve güzel bir Şili syrah şarabı ısmarladım ona.İnce giyindiği için üşüyor ama gittikçe daha iyi hissediyor kendini.Cafe Del Mar tarzı sıkıcı müzikler çalıyor; bacak bacak üstüne atmış, ayaklarını sallıyor Nadoş.Canı sigara içmek istiyor."Hadi çıkıp tellendirelim bi tane" diyorum, çıkıyoruz.
Yan masadaki kızın yanına arkadaşı gelince "Öpüşmeyi ne kadar çok seviyoruz."diyor Nadoş.Birbirlerine "Naabeerr"diyip öpüştüler."Allah bilir yarım saat önce görmüştür bunlar birbirlerini.Neden tekrar öpüşüyorlar ki?""Beteri beteri var Nadoşum.Fransız firmasında çalışan bir arkadaşım anlatmıştı, her sabah işe geldiklerinde tüm ofis öpüşüyormuş birbiriyle."Gülümseyip kadehinden bir yudum daha alıyor.Onu gülümsetenin anlattığım değil şarabın tadı olduğunu hissediyorum.
Çok konuşmuyoruz.Duvardaki bir afişe bakıyoruz.Bir sürü birşey yazıyor ama gözlerimiz seçemiyor.Sadece kocaman kırmızı puntolarla "Sendika" yazdığını okuyabiliyoruz.İkimizde özel bir üniversitenin kampüsünde bulunan, çok da ucuz olmayan bir yerde bu afişin olmasını hiç inandırıcı bulmuyoruz.Belki de yanılıyoruzdur.Umarız yanılıyoruzdur.Sen isimli "Sen Dika" diye birinin sergisinden bahsediyordur afiş belki de.Ya da "hey sen, Dika bana bak" anlamında kullanılmıştır.
Yerden bir duman yükselmeye başlıyor.Ağır ağır...Müziğe ayak uydurarak.Yan masada oturan kızlardan biri hırkasını çıkarıyor.Askılı bodysiyle kalıyor.Onun yanındaki masada oturan kırklı yaşlarındaki adam gömleğinin düğmelerini açıyor ve beyaz fanilasıyla kalıyor.Ortam çok sıcak değil aslında.Duman gittikçe yükselmeye başlıyor.Bodysiyle oturan kızın arkadaşı yavaş yavaş sandalyesinden kalkıyor.İki elini salına salına başının yanlarına koyuyor.Gözleri kapalı dans etmeye başlıyor.En uçta tek başına oturan keçi sakallı, beyaz saçlı adam dans ederek kızın yanına geliyor.Arkadan kızın beline sarıyor kollarını, dans etmeye devam ediyorlar.Kız yavaşça dönüyor; artık yüz yüze dans ediyorlar.Nadoş'un gözleri kapalı, elleri masanın üzerinde parmaklarıyla ritim tutuyor.Başını iki yana sallayarak müziğe eşlik ediyor.Müzik hızlı değil ama dans ettiriyor.Barda duran çocuk önlüğünü çıkarıp barın üzerinde dans etmeye başlıyor.Fanilasıyla kalan adam bara yaklaşıyor, aşağıdan dans ederek ona bakıyor.Cure'dan Spiderman çalıyor şimdi.Röfleli, uzun sarı saçlı, dar jean giymiş güzel kız elleri duvarda kalçalarını sallayarak dans ediyor.Garson kız Mısır dansı yaparak masaların arasında dolanıyor.Uzun, kıvırcık saçlı diğer garson çocuk bardan üç tane portakal alıp havada çevirmeye başlıyor.Saat 20.17'de ortamdaki herkes dans ediyor.Duman tavana kadar çıkmış durumda.Kapıdan içeriye öğrenci olduğu belli olan bir çocuk giriyor.Garsonlar işlerine dönüyor, müşteriler masalarına oturuyor.Kırklı yaşlarındaki adam gömleğinin düğmelerini ilikliyor, kız hırkasını üzerine geçiriyor.Dumandan eser kalmıyor Tamirhane'de.
****
Sadece benim kafamda duman kalıyor.Arkadaşımı beklerken 26 martta yazdığım bir yazı.Bu olay ve kişiler %100 gerçektir.Benim kafamda.İnanmazsanız Nadoş'a sorun:)
Bunu yazarken Spacemen 3-Losing Touch with My Mind dinliyordum ki pek hoş, pek tatlı, peki peki anladık bir şarkıdır kendisi.